Burada sokak kedileri ve sokak köpekleri yok... onun yerine sokak yaban kazları ve sokak sincapları var... her yerden fırlayabiliyor sokak sincapları, sincap gibiler gerçekten, yani sonuçta sincaplar işte... ve renk renk sincaplar var, ben bu yaşıma kadar gördüğüm sincabın on katını gördüm şu iki haftada: Ben sincabı sadece boz bilirdim, ama grisi var, siyahı var, koyu kahverengisi var, açık kahverengisi var. Çok sevimliler!
Yaban kazları var bir de burada, sürüyle hem de... Geçen sabah gördüğümüz manzara müthişti: Sabah oğlumu okula bırakmak için yola çıktık, birden trafik durdu, genelde yayalar için herkes her an durabiliyor ama bu defa biraz uzun durduk, sonra birden fark ettik ki, trafiği durduran küçük bir yaban kazı sürüsü: Önde biraz daha irice, bir bacağı biraz aksayan, yürüyüşünden bilge yaban kazı olduğu belli bir kaz, arkasında 8-10 daha küçük yaban kazı... tıpkı Yunus'un sahnede Avrupa'da insanların karşıya geçişlerini anlattığı gibi: Öndeki kaz bir ileri gidiyor, sonra birden aklına bir şey geliyor ve durup, geri dönüyor, sonra yine devam etmeye karar veriyor, ama yarı yolda yine vazgeçiyor... nihayet kazlar yolun karşısına geçme eylemlerini tamamladılar ve trafik açıldı. O ana kadar ne bir korna sesi, ne arabasından inen kimse olmadı. Akşam dönerken baktık ki, aynı kaz sürüsü, bu defa yolun diğer tarafına geçmek için bekliyordu, sanki işe gitmişler de evlerine dönüyor gibi. Tüm bunlar şehrin ortasında olup bitti, kimse yadırgamadı, bizden başka sanırım. Şimdi her sabah aynı yerde görüyoruz onları, selamlıyoruz sessizce yanlarından geçerken.
Ben sevdim yaban kazlarını, sincapları da...
No comments:
Post a Comment